Huzur, hırs, şefkat, masumiyet, kötülük, utangaçlık, fettanlık, intihar eğilimi, nefret, gizem, iktidar açlığı, iyi niyet..... Duygularımız olmasaydı her şey daha mi kolay olurdu acaba? Insan yeri geldiginde travmalarini kayıtsızca anlatabiliyor tecrübeyle sabit. Benim de bir dönem korkularımdan biri olan hissizlesme veya duygusuzlasma durumu artik korkulası bir durum olmaktan çok uzak. Ancak bu yaşanabilecek herhangi bir travma veya kaotik bir olayın mesrulastirilmasi anlamını taşımıyor. Korkunun... Daha fazla göster
Huzur, hırs, şefkat, masumiyet, kötülük, utangaçlık, fettanlık, intihar eğilimi, nefret, gizem, iktidar açlığı, iyi niyet.....
Duygularımız olmasaydı her şey daha mi kolay olurdu acaba?
Insan yeri geldiginde travmalarini kayıtsızca anlatabiliyor tecrübeyle sabit. Benim de bir dönem korkularımdan biri olan hissizlesme veya duygusuzlasma durumu artik korkulası bir durum olmaktan çok uzak. Ancak bu yaşanabilecek herhangi bir travma veya kaotik bir olayın mesrulastirilmasi anlamını taşımıyor. Korkunun ötesine geçmek gibi bisey diyebilirim belki. Aksi halde bu durum insanliktan çıkmak demek olurdu.
Bu kitap gerek edebi diliyle gerek kurgusuyla duygu arkeologu görevini ustlendiriyor okuyucusuna.
Ahmet; Özgür olduğumuzu, kararlarımızı kendimizin aldığımızı sandığımızı ama aslında mutlak bir köle olduğumuzu söylüyor. O küçük bir soğana benzeyen organın kölesi.... Evet Hipofiz bezimizin diktatörlüğü altinda hareket ediyoruz ...
Kesinlikle ve kesinlikle okunmalı...