T. Ryan Gregory'nin Ontario şehrinde Guelph Üniversitesi'ndeki laboratuvarı, DNA'larının ortaya çıkmasını bekleyen ölü ve yaşayan canlılarla dolu genomik bir hayvanat bahçesi gibi: Akrepler kendi teraryumlarında gizlenmekte, tarantulalar kapların altında uyuklamaktadır. Evrimci bir biyolog olan Gregory ve öğrencilerinin Kuzey Kutbu'na yaptıkları keşif gezilerinde topladıkları dondurulmuş örümcekler ve kabuklular, sıvı azot içeren bej metal tanklarda tutulmakta; dik bir dondurucu bankasında ise yumuşakçalar, güveler ve böcekler bulunmaktadır. Meyve yarasalarına, Siyam dövüşçü balıklarına ve devekuşlarına ait genomların fuşya rengi, lekeli slaytları dolapları doldurmaktadır.
Gregory'nin bütün bu genomlara yönelik araştırmaları ona hayat hakkında büyük bir ders vermiş: Yaşam, en temel seviyesinde bir karmaşadır. Gregory'nin bunu göstermeyi en sevdiği yol, bir soğanın genom boyutunu bir insanınkiyle karşılaştıran “soğan testi” olarak adlandırdığı deneydir. Gregory’nin yüksek lisans öğrencisi Nick Jeffery, üniversite serasından aldığı taze soğan bitkisini test için laboratuvara getirdi. Bana tek kenarlı bir tıraş bıçağı uzattı, sonra ikimiz de soğan köklerini petri kaplarına doğradık. Garip bir parlaklığa sahip zümrüt renkli balçık, kabımı doldurdu. Oluşan renk o kadar çok dikkatimi dağıtmıştı ki tıraş bıçağıyla yüzük parmağımı kesmişim. Aslında böylelikle şırıngayla kan aldırmaktan da kurtulmuş oldum çünkü insan genomuna ait örnek benden alınacaktı. Jeffery ufak bir şişe çıkardı, ben de parmağımdan akan kanı bu şişenin ağzıyla sıyırdım. Soğan suyunu da şişeye döktükten sonra yeşil ve kırmızının karışarak akçaağaç şurubu rengi ve viskozitesine sahip bir sıvının ortaya çıkışını izledik.