İnsanlık olarak, Dünya'nın uzay boşluğunda yol alan bir gezegen olduğuna "ikna" olmamızın üzerinden henüz 200 yıl bile geçmedi. Bugün bile Dünya'nın milyarlarca benzeri bulunan bir gezegen olduğunu bilmeyen, hatta kabul etmeyen yüz milyonlarca insan var. Buna karşın, niteliksiz çoğunluğu bir kenara bırakırsak, insanlığın "nitelikli" bir kısmı yaşadığımız bu gezegenin ötesinde neler olduğunu ve oralara nasıl ulaşacağımızı ciddi ciddi düşünüyor. Zaten bu düşüncenin sonucu olarak, gezegenimizin dışına çıkabiliyor, uydumuz Ay'ı ziyaret edebiliyor, kendimiz gidemesek bile komşu gezegenlere inceleme amaçlı araçlar gönderebiliyoruz.
Dünya’nın geçmişini incelediğimizde ise, aslında pek de güvende olmadığımıza dair çok sayıda kanıta ulaşıyoruz. Gezegenimiz birçok defalar canlılığın "yeniden başlamasına" neden olan felaketler geçirmiş. Bu da bize, gelecekte bir gün yeniden böyle bir felaket yaşayabileceğimizi gösteriyor. Hatta öyle görünüyor ki, bu türden büyük felaketler sonrasında Dünya'mız yüzlerce, binlerce yıl boyunca yaşanamaz hale gelebilecek. O nedenle, türümüzün devamı ve güvenliği için kendimize yeni bir yuva bulmamız gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.
(...)