Marx açısından din, belirli toplumsal koşulların ürünüdür. Ve toplumsal koşulların ortadan kalkmasıyla, bir toplum teorisi olarak bütün topluma düzen veren ve toplumu şekillendiren dinin, bir üstyapı teorisi olma niteliğini yitireceğine dikkat çeker. Dolayısıyla Marx’a göre, sorun dini eleştirmek değil, dini doğuran toplum ve devleti aşmaktır. Bu anlamda Marx, dini “ortadan kaldırma”yı (Abschaffung) değil, dini ve dinsel bilinci “aşmayı” (Aufhebung) savunur.
Marx’ın insanlığa en önemli katkısı, bir toplumu ayakta tutan şeyin esas olarak üretim olduğu gerçeğine dikkat çekmesidir. Hiçbir toplum, yeme, içme, barınma vb. gibi ihtiyaçlarını ve kendini cinsel olarak üretmeden var olamaz. Bu anlamda üretim en temel unsurdur; ama üretim her şey değildir. Ne var ki, Marx sonrası Marksizmin en temel özelliği, üretim yerine ekonomi sözcüğünü geçirmesi, her şeyi ekonomik temele dayandırarak açıklamasıdır. Dolayısıyla temelleri Marx ve Engels tarafından atılmış olan tarihsel materyalizm esas olarak ekonomik alanla sınırlı kalmış, siyaset, kültür, ideoloji vb. gibi alanlarda Marx’ın Kapital’ine denk düşen kapsamlı bir eser ortaya konulamamıştır.
(...)